DEV İLE ÜÇ KARDEŞ
Bir varmış bir yokmuş, memleketin birinde Hasan, Kasım ve Şaban isminde üç kardeş yaşarmış. Bu üç kardeşin üçünün de kaynanası varmış. Üç kardeş de kaynanalarından
usanmış. Bir gün Hasan demiş: Kardeşler kalkın bu memleketten gidelim. Başka bir aşirete sığınalım, bir iş bulup çalışalım ve geçimimizi sağlayalım.
Bunun üzerine bu üç kardeş kalkıp gitmişler. Az gitmişler uz gitmişler yüksek bir dağın tepesine varmışlar. Bu dağın tepesinden aşağıya bakmışlar ki genişçe bir ova görünüyor ve
bütün ova buğday ekilidir.
Hasan demiş: Kardeşler kalkın gidip bu buğdayı biçmeye başlayalım; elbet bir sahibi vardır. Buğdayı biçersek belki sahibi bize bir iyilik yapar.
Üç kardeş kendiliğinden buğdayı biçmeye başlamışlar ve üç gün boyunca buğdayı biçmişler. Üç günden sonra bir dev çıkıp gelmiş. Dev karşıdan gelirken bağırarak söylenir:
Siz kimsiniz? Siz niye benim buğdayımı biçtiniz? Ben oraya gelirsem üçünüzü de yerim. Hasan demiş: Kardeşler korkmayın. O karşıdan gelen devdir. O şimdi buraya geldi mi niye benim buğdayımı biçtiniz? diye kızar. Siz sesinizi çıkarmayın ben onun cevabını veririm.
Biraz sonra dev yanlarına gelmiş.
Dev demiş: Siz kimsiniz? Nerelisiniz? Siz benim adımı duymadınız mı? Ben devim.
Ben şimdi üçünüzün de kafasını kesip yerim. Hadi şimdi sen anlat bakayım yavrum.
Hasan demiş: Biz üçümüz kardeşiz. Biz geldik burada bu buğdayı böyle gördük,
başladık biçmeye. Biz düşündük ki, elbette bu buğdayın bir sahibi vardır ve bizim bu
iyiliğimizi karşılıksız bırakmaz.
Dev demiş: Aferin oğlum biçmeye devam edin. Dev Hasan’ın yanına gitmiş. Hasan’a
demiş: Oğlum sen orağını bana ver ben biraz buğday biçeyim. Sen burada otur biraz dinlen. Dev bir taraftan buğday biçmiş, Kasım ve Şaban diğer taraftan. Böylece buğday biçme işi ikindi vaktine kadar sürmüş.
Dev bir kağıda bir not yazıp Hasan’a vermiş ve ona demiş: Bu yolu tutup böyle dosdoğru git. Benim konağım ileride görünen dağın üstündedir. Eşim üç kızımla birlikte orada yaşıyor. Bu kağıdı götürüp eşime ver o bilir.
Hasan kâğıdı alıp gitmiş. Hasan iki saat yol yürüdükten sonra kağıdı açıp okumuş. Dev
kağıtta yazmış ki, eğer bu adam eve gelirse kafasını kes, etini pilava kat ve bana gönder
yiyeyim. Hasan kağıdı yırtıp atmış ve başka bir kağıda şöyle yazmış: Bu adam eve gelince bu gece bizim büyük kızımızla yatsın. Yarın sabah bizim sarı öküzü kes, öküzün etinden güzelce bir pilav pişir ve pilavı ver bana getirsin.
Hasan bu kendi yazdığı kağıdı götürüp devin hanımına vermiş. Kadın kağıdı açıp okumuş. Dev yazmış ki, Hasan bu gece büyük kızımızla yatsın. Yarın sabah sarı öküzü kesip etini pilava katın. Bu etli pilavı Hasan’a ver bana getirsin.
Devin hanımı hemen sarı öküzü getirip kesmiş. Sarı öküzün etinden güzelce bir pilav pişirdi ve pilavı Hasan’a vermiş. Hasan pilavı alıp gitmiş. Hasan gitmiş devin yanına, pilavı deve vermiş. Dev pilavı Hasan’dan alıp ona demiş: Ben kağıtta böyle yazmamıştım. Bu köpeğin kızı nasıl böyle yemek hazırlayıp sana vermiş; sen bana böyle yemek getirdin. Ben kağıtta böyle yazmamıştım. Ben yazmıştım ki, Hasan’ı kes, Hasan’ın etini bana pilava kat ve gönder.
Hasan demiş: Eğer bu sefer sen gitmek istiyorsan sen git, yoksa ben giderim. Senin hanımın benim kafamı kessin, etimi pilava katsın sana getiririm.
Dev Hasan’a demiş: Yavrum sen sesini çıkarma. Ben şimdi bir kağıt sana veririm. Bu sefer de sen git bu kağıdı benim eşime ver. Eğer bu sefer de sen gelirsen bir daha ki sefere ben kendim giderim.
Hasan demiş: İyi olur efendim. Dev Hasan’a verdiği kağıtta şöyle yazmış: Bu sefer Hasan’ın gözlerini çıkar, dudaklarını kes, kebap yapıp pişir ve bana gönder. Eğer bu defa da bu adam sağ salim benim yanıma dönerse ben gelir sen köpeğin kızının ayaklarını, ellerini ve kafasını keser, seni götürüp yedi yolun üzerine bırakırım.
Dev kağıdı yazdıktan sonra Hasan’a vermiş. Hasan kağıdı alıp iki saat gittikten sonra açmış ve okumuş. Görmüş ki dev kağıtta bu defa Hasan gelirse benim için dudaklarını kes, gözlerini çıkar kebap yap, pişir bana gönder; eğer bu defa bu adam sağ dönerse eve gelir kafanı, ayaklarını, ellerini keser; seni götürür yedi yolun üzerine bırakırım. Kimse sana sahip çıkmaz, diye yazmış. Hasan bu defa da devin yazdığı kağıdı yırtıp atmış.
Başka bir kağıda şöyle yazmış: Bu defa Hasan için kırmızı öküzü kes, etini kebap yap, pişir, pilava kat ve bu pilavı bana gönder. Bu gece Hasan küçük kızımla yatsın, yarın bu pilavı bana gönderirsin.
Hasan kendi yazdığı kağıdı götürüp devin hanımına vermiş. Kadın kağıdı açıp okur ki dev şöyle yazmış: Benim için kırmızı öküzü kes, etini kebap yap, pişir ve bana gönder. Bu gece Hasan küçük kızımla yatsın, yarın bana kebap ve pilavını getirsin.
Devin hanımı kırmızı öküzü kesmiş, öküzün etini kebap yapmış. Hasan o gece küçük kızla yatmış, sabah kalkıp devin haremine gitmiş. Devin eşine bana yaptığın yemeği ver deve götüreyim demiş. Devin hanımı kalkıp yaptığı yemeği Hasan’a vermiş ve demiş ki: Benim yerime deve selam söyle, de ki; ey teres sen benim evimin mayasını bozdun. Hasan kalktı devin hanımına demiş: Şimdilik eyvallah ben gidiyorum. Devin hanımı demiş: Sen hoş gelmişsin, sana uğurlar olsun. Hasan demiş: Berhudar ol, Allah senden razı olsun.
Hasan yemeği alıp götürdü deve vermiş. Dev yemeği almış fakat çok kızmış, yemeği koyup, kalkıp eve doğru gitmiş. Hasan kardeşlerine demiş: Kardeşler ben devin evinin mayasını bozdum, kalkın buradan gidelim.
Hasan’ın kardeşleri kalkmışlar. Hasan kardeşlerinin önüne düşmüş ve hep beraber çekip gitmişler. Dev geri gelmiş, fakat Hasan ve kardeşlerini bulamamış. Hasan ile kardeşleri dört gün boyunca yürümüşler sonunda bir şehre varmışlar. Hasan kardeşlerini şehrin çarşısına götürmüş ve onlara demiş ki; canınız nereye istiyorsa oraya gidin. Hasan’ın kardeşi Kasım demiş ki; kardeş sen niye bizi burada bırakıyorsun? Hasan’ın kardeşi Kasım ağlamış.
Hasan demiş: Kardeşim sen niye ağlıyorsun? Allah büyüktür. Kardeşi Kasım, Hasan’a demiş: Sen bizi ikimizi burada bırakıyorsun, biz şimdi ne yapalım? Burası yabancı bir yerdir, yerimiz yoktur, burada kimse bizi evine almaz.
Hasan demiş: Gidin herhangi bir ağanın yanında hizmetçi olarak çalışın. Hasan kardeşi Kasım’ı götürüp bir kahvecinin yanına bırakmış. Hasan, kahveciye demiş: Ağa bu benim kardeşimdir, adı Kasım’dır, sana hizmet etsin.
Kahveci, Hasan’a demiş: Yavrum senin kardeşinin elinden ne iş gelir? Hasan kahveciye demiş: Ağa sen ne iş dersen kardeşimin elinden gelir.
Kahveci demiş: Peki oğlum.
Hasan kardeşi Kasım’ı orada bırakmış. Tekrar çarşıya gelmiş, aramış taramış kardeşi Şaban’ı görememiş. Hasan nihayet bir ay sonra Şaban’ı bir zindanda bulmuş.
Hasan kardeşi Şaban’a demiş: Kardeşim kim seni getirip bu zindana attı.
Şaban, Hasan’a demiş: Ben abdest almaya giderken dev beni gördü, getirip bu zindana attı.
Hasan kardeşi Şaban’ı zindandan çıkarıp kendi yanına getirmiş. Hasan kardeşi ile dört gün kaldıktan sonra Şaban’ı hamama götürmüş, sabunlamış, yıkamış, tertemiz yapmış.
Kardeşi Şaban’ı hamamdan çıkarmış götürüp kasap başına teslim etmiş.
Hasan kasap başına demiş: Bu kardeşim sana emanet.
Kasap başı Hasan’a demiş: Yiğit sen nereye gidersin?
Hasan kasap başına demiş: Devden intikamımı alacağım.
Kasap başı Hasan’a demiş: Yiğit sen git, ben bir dev avcısıyım. Bu devin bir kılıcı var, bu kılıç bir altın kılıfın içinde ve keçenin içindedir ve devin yattığı odada yastığının altındadır. Sen devin kılıcını al kapının önüne gel, sağ tarafta küçük bir pencere var, sen git bu pencerede saklan. Dev içeri geldiği zaman elindeki kılıçla bir darbe vur. Devin kafası o anda kopar ve yere düşer. Fakat dev henüz konuşabilir, o sana der ki: Bir tane daha vur, sen de ki: Hayır ben bir daha vurmam, yiğitliğin adeti bir darbedir.
Hasan kalkıp devin konağına gitmiş. Devin konağını aramış, taramış; odasında yastığının altında kılıcını bulmuş. O kılıcı alıp kapının önüne çıkmış, kapının sağ tarafında küçük bir pencere görmüş; bu pencereye girip beklemeye başladı. Dev kapıdan kafasını içeri sokunca Hasan elindeki kılıcı Devin kafasına sallamış, devin kafası kopup yere düşmüş.
Dev Hasan’a demiş: Bir tane daha vur.
Hasan deve demiş: Hayır, yiğitliğin adeti bir tanedir.
Dev burada ölmüş. Hasan devin cesedini götürüp zindana atmış ve devin evinde gezmeye başlamış. O devin üç kızını ve hanımını buldu.
Hasan devin büyük kızını kendine nikahlamış, daha sonra gitmiş, aramış; iki kardeşini de bulup devin konağına getirmiş. Devin küçük kızı ile Hasan’ın kardeşi Şaban ve ortanca kız ile Hasan’ın kardeşi Kasım evlenmişler. Üç kardeş devin konağında devin üç kızı ile zevk ve sefa içinde yaşamlarını sürdürmüş; muratlarına ermiş.
Kaynak Kişi: Erdal Aybek
Bingöl Masalları (İnceleme-Metin)
Yüksek Lisans Tezi
Hazırlayan: Okan Alay
Danışman: Prof. Dr. Esma Şimşek
Elazığ-2005
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı