Bir varmış bir yokmuş. Evvel zamân içinde kalbur samân içinde memleketin birinde bir padişah varmış. Padişah bir gün memleket turuna çıkmış. Yolda giderken bir mezarlığa denk gelmiş. Mezarlıkta bir adam varmış ve o çöpü kırar ona ekler, öteki çöpü kırar ötekine eklermiş. Bu durum padişahın dikkatini çekmiş. Padişah adama selam vermiş, adam selamı almamış. Tekrar selam vermiş yine selamını almamış. Üçüncü kez de selam vermiş ve adam dönüp bakıp:
“ Aleykümselam.”demiş. Padişah:
“Hayrola ya arkadaş. Nedir bu dalgınlığın, telaşın? Ne yapıyorsun ? Neyle uğraşıyorsun?” demiş.
Adam:
“Çöp çatıyorum.”demiş. Padişah:
“Benim kızı kime çattın?” diye sormuş. Adam:
“Falan dağın başındaki bir yörük çadırında oturan yörüğün oğluna çattım.” demiş.
Padişah telaşlanmış:
“Yapma, etme!” diye geri almasını istemiş. Adam:
“Çok geç artık. Çattım bile ben.” demiş. Çöp çatılınca bu işin olacağı kesinleşmiş. Padişah emretmiş:
“Falan dağın başındaki falanca Yörüğün beşikteki oğlunu öldürün.”
Padişah adamları hemen yola çıkmışlar. Padişahın dediği çocuğu bulmuşlar. Beşikteki çocuğu yaralamış, berelemişler, sırtına da bir bıçak saplamışlar. Bir değirmenin arığına atmışlar. Değirmen arığının suyuyla çocuk yuvarlanmış gelmiş ve değirmenin obanına tıkanmış. Değirmenci de tahıl öğütüyormuş. Çocuk düştüğü sırada şakır şukur her taraf su olmuş.
Değirmenci:
“Ooo her taraf yine su oldu. Herhalde yine tosbağa girdi suyun içine. O da yuvarlandı geldi. Çıkıp bir bakın bakalım.” demiş yanındaki çalışanlara.
Onlar da çıkıp bakmışlar ki; sırtı kamalı bir çocuk. Hemen çocuğu almışlar suyun içinden ve sırtındaki kamayı sökmüşler. Kamayı da değirmenin bir kenarına koymuşlar. Yarasını iyileştirmişler. Çocuğun yüzünde bir iz kalmış. Değirmencinin de çocuğu olmadığı için adam çok sevinmiş. Çocuğu alıp büyütmüşler. Oğlan ergenlik çağına gelmiş, yakışıklı bir delikanlı olmuş; ama yüzündeki iz hiç iyileşmemiş. Bizim padişah o dönemde yine gezmeye çıkmış. Gezerken değirmene uğramış. Değirmenciden su istemişler.
Değirmenci de çocuğa seslenmiş:
“Oğlum, gelen misafirlerimize su getir.” demiş.
Çocuk suyu getirmiş ve içmişler. Bunlar tekrar yola koyulmuşlar.
Padişahın adamlarından birisi çocuğun yüzündeki izi fark etmiş.
Padişaha:
“Padişahım, sen bu çocuğu hiç tanıdın mı?” demiş. Padişah “tanıyamadım” demiş.
Padişahın adamı:
“Bu çocuk falan dağın başındaki yörüğün çocuğu. Bizim öldürmek için suya attığımız çocuk.” demiş.
Bunun üzerine tekrar geriye dönmüşler. Değirmenciyi sıkıştırmışlar. Değirmenci hakikati anlatmış onlara. Padişah ve adamları çocuğu alıp götürecek olmuş; ama değirmenci bırakmak istememiş. Zaten çocuğu olmayan değirmenci onu evlat edinip büyütmüş. Ayrılmak istememiş. Padişah değirmenciyi dinlememiş ve çocuğu alıp götürmüş. Çocuğun cebine bir kağıt yazmış ve çocuğu saraya göndermiş. Kağıtta “ben turneden dönünceye kadar bunun kafası cellatlar tarafından uçacak.” yazıyormuş. Yörük oğlunun okuması yazması yokmuş. Çocuk kağıdı cebine katmış ve gitmiş padişahının sarayına. Yaklaştığında çok yorulmuş. Bir ağacın gölgesine uzanmış ve biraz dinlendikten sonra kağıdı kişilere verip emri yerine getirmeyi düşünmüş. Çocuk kağıdın cellada gittiğini bilmiyormuş. Padişahın kızı da gezintiye çıkmışmış. Gezerken ağacın dibinde dünya güzeli gibi bir gencin yattığını görmüş. Padişahın kızı genç delikanlıdan çok etkilenmiş. Çocuğu izlemeye başlamış. İzlerken fark etmiş ki çocuğun ceketinin cebi açılmış. Ceketin cebinde beyaz bir kağıt varmış. Padişah kızı bu kağıdı merak etmiş. Oğlanı uyandırmadan kağıdı oğlanın cebinden almış ve okumuş. Kağıtta, “ben turneden dönünceye kadar bunun kafası cellatlar tarafından uçacak.” yazdığını görmüş ve dayanamayarak kağıdı yırtmış atmış. Kız oğlana çoktan aşık olmuş. Kız başka bir kağıda “ben gelinceye kadar benim kızla bu oğlan derhal evlendirilecek, düğünü yapılacak.” yazmış ve babasının da mührünü basıp yine oğlanı uyandırmadan ceketinin cebine koymuş. Oğlanın tabi bir şeyden haberi yok. Bir süre uyuduktan sonra uyanmış, saraya varmış, kağıdı vereceği kişiye vermiş. Kağıdı okumuşlar, kağıtta “ben gelinceye kadar benim kızla bu oğlan derhal evlendirilecek, düğünü her bir şeyi yapılacak.” yazdığını görmüşler. Hemen düğün, dernek hazırlıkları yapılmış. Düğün yapılmış. Padişah gelmeden padişahın kızıyla yörük oğlu evlenmiş. Padişahın kızı hamile kalmış, bir tane de oğlan çocukları olmuş. Aylar sonra padişah gezisinden geri geliyor diye haberi gelmiş. Kız bir taraftan oğlan bir taraftan çocuğun kolundan tutmuşlar herkesle birlikte karşılamaya gitmişler. Padişah karşıdan gelirken bir bakmış ki kızı bir yanda yörük oğlu diğer yanda. Yörük oğlu öldürülmekten kurtulmakla kalmamış bir padişahın kızıyla evlenmiş hem de çocukları olmuş. tas tamam karşılarında onu bekliyorlarmış.
Padişah: “Eyvah, ben hata yaptım. Kızım evlenmiş. Ölmemiş bu Yörük oğlu” demiş.
Allah’tan af dilemiş. Kaderin önüne geçilemeyeceğini anlamış. Torununa kendi sırtındaki abasını bundan sonra padişahlık sana devroldu diye giydirmiş. Kızını ne kadar uğraşsa da yörük oğlundan ayıramamış. Yörük oğlu padişahın damadı olmuş. Şimdi gül gibi geçinip dururlarmış. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
Anlatıcı: Emine Akyol
Derleme Yeri : Dalaman
Muğla Masalları Metin-İnceleme
Esra Akyol
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı Doç. Dr. İbrahim Dilek
Ankara 2010
Metin Düzenleme: Ersin Şen