Şahın Oğlu (Azerbaycan Türkçesi)
Bir gün var idi, bir gün yoh idi. Allah’dan sora heç kes yoh idi. Bir padişah var idi, uşagi olmazdi. Çoh çalışıb deva dermannan sora Allah ona bir oğlan verir. Padişah oğlun çoh sevirmiş, istir onun geleceyin bilsin.
Bütün müneccim başıları kesrine çağırıb, niçe ay reml usturlab atannan sora, diyiller:
-Şahzade büyüyüb reşid civan olacah, amma evlenende toy gicesi öleceh.
Oğlan boya başa çatır. Padişah da oğlunun ölmesinnen korhur. Oni evlendirmir. Şahzadenin yaşı otuzi aşır. Bir gün anası padişaha diyir:
-Tac tahtın varise ihtiyacı var. Niye oğlumuzi evlendirmisen?
Şah diyir:
-Olmaz, evlense canın elden verer.
Ana ısrar eliyir, ahirde sözün şaha yeridir.
Padişah Yemen şahının kızına elçi gedir. Yemen padişahı kabul eliyir. Ama ere getmağın icazesin kızına burahar. Kız, şahzadeni görür, onun evlenen günü öleceğin bilir. Şahzadeden çoh hoşi gelir, atasına diyir:
-Bir gün de olsa istirem onnan evlenem.
Yeddi gün yeddi gice toy tutullar. Şahzade gelini öz evine getirir. Şahzade geline diyir:
-Çoh darıhıram. İstirem şehri dolanam, sora gelem.
Kız diyir:
-Get, geyitme sen de canıvi kutar.
Şahzade şehre çıhar. Kuçelerin birinde bir ananın sesin işidir. O balalarına diyirdi:
-Hele yemeh ocah üstündedi. Pişmiyib bir az dözün.
Şahzade girir o eve, anadan soruşar:
-Ocah üstünde ne var?
Ana diyir:
-Evimizde heç bir yemeli yohdi, altı oğlan uşağım var. Hammısı acdı, oları dile tuturam, yorulub yatsınnar.
Şahzade çoh narahat olar. Keyidir bir az yemeli, bir kedr da pul getirir, anneye verir. Ana şahzadeni tanıyar, uşahların yuhudan ayıldıb, yemehleri olara verir. Yohsullukdan her gün bir tike kuri çörek yiyen uşahlar şahzade getiren yemehlerin yemeyin başarmasalar da yiyib doyannan sora analarınnan soruşullar:
-Bu yemehleri kim getiribdi?
Ana da diyir:
-Şahzade getimişdi ama heyf ola bu gice toyudi, hammı diyir toy elese ölecah.
Uşahlar diyir:
-İnsaf diyi bu cür mehriban şahzade ölsün.
Allah’dan istiller heresinin ömrünnen yeddi il götüsün, şahzadenin ömrünün üstüne goysun. Ana da Allah’dan istiyir ki ömrü uzun olsa onunkünnan da kırh il şahzadeye versin. O gice şahzade arvadınan birlikde baş yasdıka koyur. Karanlık gice ışık sehere yetişir. Seher tezden melike, padişah, vezir vüzera geliller oğlanın ölüsün aparsınlar. Gelin çıhır kabahlarına, soruşullar:
-Oğlanın ölüsi hardadır?
Gelin diyir:
-Ölmiyib, evde yatıb, gice bir iki sahat eşiye getdi, sora keyiddi.
Şahzadeni yuhudan ayıldıllar, o da yohsul altı uşah anasına pulunan yemah vermağını diyir. Şah çoh söyünür. Bilir ki oların duası Allah’ın hoşuna gelib, oğlunun canın almıyıb. Şah da tac tahtını oğlana burahır. Oğlan atasının yerinde oturub atmış il adaletinen milletine hükümet eyler. Daha heç bir kes gice ac yatmır.
Şahın Oğlu (Türkiye Türkçesi)
Bir gün varmış, bir gün yokmuş. Allah’tan sonra hiç kimse yokmuş. Bir padişah varmış, çocuğu olmuyormuş. Çok çalıştıktan sonra ve birçok ilaçtan, çareden sonra Allah ona bir oğlan verir. Padişah oğlunu çok severmiş, onun geleceğini öğrenmek istiyormuş.
Bütün müneccim başlarını sarayına çağırmış, nice remil ustası usturlap attıktan sonra derler:
-Şehzade büyüyüp reşit bir genç olacak ama evlenirken düğün gecesi ölecek.
Oğlan büyür. Padişah da oğlunun ölmesinden korkar. Onu evlendirmez. Şehzadenin yaşı otuzu geçer. Bir gün annesi, padişaha der:
-Tacın, tahtın varise ihtiyacı var. Niye oğlumuzu evlendirmiyorsun?
Şah der:
-Olmaz, evlenirse hayatını kaybeder.
Anne ısrar eder. En sonunda sözünü şaha kabul ettirir.
Padişah, Yemen şahının kızını istemeye gider. Yemen padişahı kabul eder. Ama evlenmenin kabulünü, iznini, kararını kıza bırakır. Kız şehzadeyi görür, onun evlendiği gün öleceğini bilir. Şehzadeden çok hoşlanır, babasına der:
-Bir gün de olsa onunla evlenmek istiyorum.
Yedi gün, yedi gece düğün yaparlar. Şehzade, gelini kendi evine getirir. Şehzade, geline der:
-Çok sıkılıyorum, istiyorum ki şehri dolanayım, sonra geleyim.
Kız der:
-Git, geri dönmesen de canını kurtar.
Şehzade şehre çıkar. Sokakların birinde bir annenin sesini duyar. O, çocuklarına der ki:
-Hele yemek ocağın üstünde, pişmemiş. Biraz bekleyin.
Şehzade o eve girer, anneye sorar:
-Ocağın üstünde ne var?
Anne der:
-Evimizde hiçbir yemek yok. Altı erkek çocuğum var. Hepsi aç. Onları lafa tutuyorum ki yorulup yatsınlar.
Şehzade çok rahatsız olur. Gider biraz yemek, biraz da para getirir, anneye verir. Anne, şehzadeyi tanır, çocukları uyandırıp yemekleri onlara verir. Fakirlikten her gün bir parça kuru ekmek yiyen çocuklar şehzadenin getirdiği yemekleri yemeyi beceremeseler de yiyip doyduktan sonra annelerine sorarlar:
-Bu yemekleri kim getirdi?
Anne de der:
-Şehzade getirmişti ama ne yazık ki bu gece düğünü vardı ve herkes diyor ki düğün gecesi ölecek.
Çocuklar der:
-İnsaf, böyle şefkatli bir şehzade niye ölsün?
Allah’tan isterler ki hepsinin ömründen yedi yıl alsın, şehzadenin ömrüne versin. Anne de Allah’tan ister ki ömrü daha varsa, onun ömründen de kırk yıl şehzadeye versin. O gece şehzade, karısıyla birlikte yastığa baş koyar. Karanlık gece sabaha ulaşır. Sabah erkenden sultan, padişah, vezir ve saray ahalisi gelirler ki oğlanın ölüsünü alsınlar. Gelin karşılarına çıkar, sorarlar:
-Oğlanın ölüsü nerededir?
Gelin der:
-Ölmedi, evde yatıyor. Gece bir iki saat dışarı çıktı, sonra geldi.
Şehzadeyi uyandırdılar, o da altı çocuk annesi fakir kadına para ve yemek verdiğini anlatır. Şah çok sevinir. Anlar ki onların duası Allah’a hoş gelmiş, Allah da onun canını almamış. Şah da tacını, tahtını oğlana bırakır. Oğlan babasının yerinde oturup altmış yıl adaletle milletini yönetir. Bir daha da hiç kimse gece aç yatmaz.
Bölge: İran – Tebriz, Bağ-e Me’ruf Köyü
Hazırlayanlar:
Rehim Kabilnejad, Ahid Ferhemendi. Tebriz: İntişarat-i Ayin-i Dadres. 1391 (2012). ss. 149-151.
Kaynak Kişi:
Kazım Haşimzade. 1390 (2011)’da vefat etmiştir.