Somaprabha ve Üç Aşığı-Hint Masalı
Uccayini’de, Kral Punyasena’nın veziri, Harisvamin adında mükemmel bir brahman yaşarmış. Onun, kendisine eş değerde olan karısından Devasvamin adında, kendisi gibi kusursuz bir oğlu olmuş. Kadın ona bir de Somaprabha (Ay Işığı) adında, güzeller güzeli bir kız çocuğu doğurmuş. Eşsiz güzellikteki kızın evlenme çağı geldiğinde kız, annesi aracılığı ile babasına ve ağabeyine şu mesajı yollamış: “Ben evlendirilmek için, ya kahraman bir savaşçıya ya uzağı gören birine ya da sihir gücü olan birine verilmeliyim; eğer benim yaşamıma değer veriyorsanız böyle yaparsınız.”
Babası Harisvamin bunu duyduğu zaman, bu üç özellikten birine sahip kişiyi nasıl bulacağını düşünerek endişelenmiş. O, bu işle uğraşırken, Kral Punyasena’ya saldırmakta olan Dekkan kralından bir elçi gönderilmiş. Gönderilen soylu brahman işini bitirdikten sonra, bu çok güzel kızın övgüsünü duymuş ve hemen kızı babasından istemiş. Harisvamin âşık brahmana demiş ki: “Kızım savaşma, ileriyi görme ya da sihir gücü yeteneklerinden birine sahip olmayan bir koca istemiyor. Öyleyse söyle bana, bu üç yetenekten hangisine sahipsin?”
Brahman yanıt vermiş: “Ben sihir gücüne sahibim.” Harisvamin “bana bu gücü göster” demiş. Doğaüstü güçlere sahip adam, hemen havada uçabilen bir araba yapmış. Bir anda Harisvamin’i içine almış ve ona gökyüzünü ve bütün dünyaları göstermiş; sonra onu geri yere indirmiş. Bunun üzerine Harisvamin, kızını sihir gücüne sahip bu adama vermeye söz vermiş ve yedi gün sonrası için düğün tarihi belirlemiş.
Aynı anda Uccayini’den başka bir brahman gelmiş ve Harisvamin’in oğlu Devasvamin’den kız kardeşini istemiş. Devasvamin: “Kız kardeşim uzağı görme, sihir gücü veya savaşma yeteneklerinden birine sahip olmayan bir koca istemiyor” demiş. Bunun üzerine adam, kendisinin bir savaşçı olduğunu söylemiş. Mızraklar ve çeşitli silahlarla savaşma yeteneğini göstermiş. Devasvamin kendisinden daha genç olan adama, kız kardeşini vereceğine söz vermiş. Astrologların önerilerine göre de yedi gün sonrası için düğün tarihi belirlemiş. Bu karardan annesinin haberi yokmuş.
O sırada üçüncü bir kişi, kızın annesi, yani Harisvamin’in karısına gelmiş ve kızını istemiş. Kadın demiş ki: “Kızımız, uzağı gören veya savaşan ya da sihir gücüne sahip bir koca istiyor.” Adam yanıt vermiş: “Ana, ben uzağı gören birisiyim. ” Kadın ona geçmişten ve gelecekten sorular sorduktan sonra, kızını yedi gün sonra ona vermeye söz vermiş.
Ertesi gün Harisvamin eve dönmüş. Karısına ve oğluna, kızını verdiğine dair yaptığı anlaşmayı anlatmış. Onlar da yaptıkları anlaşmaları ayrı ayrı anlatmışlar ve damat adaylarının karşılaştıkları zaman ne yapacaklarını düşünerek endişelenmişler.
Sonra, düğün günü, üç damat adayı Harisvamin’in evine gelmişler. O anda garip bir şey olmuş. Gelin adayı Somaprabha, açıklanamaz bir şekilde kaybolmuş ve bütün aramalara rağmen bulunamamış. Sonra Harisvamin uzağı gören adama demiş ki: “Ey bilen adam, çabuk söyle kızım nereye gitti?” Adam yanıt vermiş: “Rakshasa Dhumraşikha onu Vindhya ormanındaki evine kaçırmış.” O böyle söyleyince Harisvamin korkuya kapılmış ve demiş ki: “Eyvah, eyvah, onu nasıl geri alırız, o nasıl evlenir?” Sihir gücü olan adam bunu duyunca demiş ki: “Sakin olun! Ben sizi derhal uzağı gören adamın söylediği yere götürürüm.”
Bunu söyledikten sonra, her çeşit silahla donanmış olarak havada uçan arabayı hazırlamış. Harisvamin’i, uzağı gören adamı ve savaşmayı bilen adamı içine yerleştirmiş ve onları bir anda Vindhya ormanındaki Rakshasa’nın evine götürmüş. Olup biteni gören Rakshasa, kahraman savaşçının kendisine meydan okuması üzerine hiddetle ileri atılmış. Sonra, bir kadın için birçok çeşit silahla birbirine giren iki adam arasında, Rama ile Ravana arasındaki savaşa benzer, muazzam bir dövüş başlamış. Kısa bir süre sonra kahraman savaşçı, kuvvetli bir savaşçı olan Rakshasa’nın, yarım ay şeklinde ucu olan okuyla başını kopartmış. Rakshasa öldürüldükten sonra Somaprabha’yı evden almışlar ve hep birlikte sihirli araba ile geri dönmüşler.
Harisvamin’in evine geldikleri zaman her ne kadar iş iyi sonuçlanmışsa da, evlilik gerçekleşememiş; çünkü uzağı gören, sihir gücü olan ve savaşan adamlar arasında bir tartışma çıkmış. Uzağı gören: “Eğer ben bu kızın nerede olduğunu görmeseydim onu nasıl bulabilirdik? O yüzden kız benim hakkımdır” demiş. Sihir gücü olan adam ise: “Eğer ben bu havada uçan sihirli arabayı yapmasaydım, sizler tanrılar gibi nasıl bir anda gider ve geri dönerdiniz? Arabasız olarak, arabası olan bir Rakshasa ile nasıl dövüşürdünüz? Onun için kız bana verilmelidir, çünkü bu mutlu an benim yeteneğimle sağlanmıştır” demiş. Savaşçı da konuşmuş: “Eğer ben çarpışarak Rakshasa’yı öldürmeseydim, sizin çabalarınız onu geri getirebilir miydi? Onun için bana verilmelidir.” Onlar böyle aralarında çekişirlerken Harisvamin’in iyiden iyiye aklı karışmış…
Vetala sormuş: “Şimdi söyle bakalım kral, kız kime verilmeli? Eğer biliyor da söylemiyorsan kafan parçalara aytılacak ona göre.” Kral Trivikramasena bunu duyunca sessizliğini bozarak demiş ki: “Kız cesur savaşçıya verilmelidir; çünkü Rakshasa ile teke tek savaşa o girdi ve kendi yaşamını riske attı. Uzağı gören adam ile sihir gücü olan adam, Tanrı tarafından hizmet için yaratılmışlar. İşi hesaplayanlar ve sanat sahipleri her zaman işi uygulayanların ikinci derecede yardımcıları değil midir?”
Vetala kralın bu yanıtın duyunca omuzundan ayrılmış ve kendi mekânına dönmüş; kral da tekrar onu bulmaya gitmiş.
Hint-Türk-Avrupa Masalları
Korhan Kaya
İmge Kitabevi
Nisan 2001