fbpx

Bacı Bacı Can Bacı Masalı (Anadolu Masalı)

Bacı Bacı Can Bacı

Bir varmış, bir yokmuş… Bir adamın bir kızıyla bir oğlu varmış. Bunların anneleri ölmüş. Babaları evlenmiş. Üvey ana çocukları kıskanır, onla türlü eziyetler edermiş. “Bu çocuklardan bıktım. Bunları at, sat, ne yaparsan yap, evimden uzaklaştır”, diye adamın başının etini yermiş. Ama adamcağız, çocuklarına bir türlü kıyamazmış. Çocuklar üvey analarının yaptıklarından kimseye bir şey diyemezler, her gün analarının mezarı başına gider, ağlarlarmış. Bir gün üvey ana, çocuklardan kurtulmak için bir çare düşünmüş: Adamlarına bir fırın yaktırmış; iyice kızınca çocukları atacaklar… Oğlan bunu öğrenmiş, hemen gidip bacısına haber vermiş. İki kardeş doğru annelerinin mezarına gitmişler, başlarına gelecek olanları anlatıp ağlamaya başlamışlar. O zaman mezardan bir ses onlara: “Bir fırça, bir tarak, bir de sabun alın, kaçın … Sizi yakalamaya peşinizden gelenler olursa, önce tarağı atın; soma fırçayı, en sonunda da sabunu atarsınız, bir şeycik yapamazlar”, demiş. Çocuklar da annelerinin dediklerini yapmışlar; tarağı, fırçayı, sabunu alıp çıkmışlar, kaçmaya başlamışlar. Üvey ana onların kaçtığını öğrenmiş, arkalarından adamlar, askerler salmış. Çocuklar hem giderler hem de dönüp dönüp arkalarına bakarlarmış. Adamların yaklaştığını görünce tarağı· atarlar. Arkaları işitime gibi diken olur. Askerler o dikenlikten geçinceye kadar çocuklar epey yol alırlar. Bir zaman daha yürürler, dönüp bakarlar ki adamlar yaklaşmış, bu sefer fırçayı, atarlar, arkalarında her yer yılan olur. Adamlar yılanlardan kurtulup geçinceye kadar gene bir hayli yol alırlar … En sonunda, gene askerlerin iyice yaklaştığını görünce sabunu atarlar: Artlarında bir koca umman peyda olur. Gelenler çocuklara yetişmek için kendilerini suya atarlar, kimi boğulur, kimi geri döner. Çocuklar da böylece kurtulurlar. Gene yollarına devam ederler. Nereye gideceklerini bilmeden yürürler. Artık yorgunluktan bitap bir hale gelmişler. Oğlan: “Ablacığım çok susadım,” diye ağlamaya başlar. Kız ona: “Biraz daha sabret, şimdi bir suya varırız,” diye gayret verir. Oralar geyiklerin dolaştığı yerlermiş. Oğlan bir geyik izinde birikmiş su görür, içmek için eğilir. Kız: “Etme kardeşim, soma geyik olursun,” diye yalvarırsa da öteki dinlemez, içer. İçer içmez de geyik olur. Koşar çayırlarda otlamaya … Artık kız da kardeşinin eğleştiği bu yerlerde kalır. Geyik kardeş gündüzleri gezer, geceleri ablasının yanına gelirmiş. Bir gün bir pınar başına konarlar. Geyik otlamaya gitmiş, kız da suyun kenarındaki kavak ağacına çıkmış. O pınara da her sabah bir Bey oğlu at sulamaya gelirmiş. O gün de gelmiş, atını sulayacak. Ama at bir türlü içmez, ürker, huysuzlanırmış. Bey oğlu ne oluyor diye etrafına bakınır. Bir de başını kaldırır ki, ne görsün, kavak ağacının üstünde ayın on dördü gibi bir kız … At suya vuran şavkından ürkermiş meğer. Bey oğlu sorar: “İn misin, cin misin?” Kız da: “Ne inim ne cinim. Senin gibi bir insanım,” der. Bey oğlu kızı ağaçtan indirmek için ne kadar yalvarır yakarırsa da razı edemez. Şehzadenin adamları gelir. Şehzade bunlara: “Şu kavağı kesin,” der. Kavak da kalınmış. Akşama dek keserler, biraz yer kalır. “Onu da sabah keseriz,” deyip giderler bunlar. Sabahleyin gelirler bakarlar ki kavak gene dümdüz olmuş. Meğerse gece Geyik kardeş kavağın kesilen yerini yalaya yalaya balta değmemiş hale koymuş… Bunlar gene uğraşırlar, kavağı keselim diye. Akşam olunca, az bir yer kalmış, bunu da sabah keseriz diye giderler. Sabahleyin gelip bakarlar, kavak gene dümdüz olmuş… Kavağı kesmenin imkânı yok. Kız da kavaktan inmiyor … Artık şehzade şaşırır, yemez içmez, günden güne zayıflar. Boyuna kavağın dibinde dolaşır dururmuş. Bir gün oralarda dolaşırken bir kocakarıya rastlar. Kocakarı: “Evladım, ne derdin var da böyle dağlara düştün?” der. Oğlan da meseleyi anlatır. Kadın: “Ay oğul, ondan kolay ne var?” der. Hemen gider, elek, tekne götürür kavağın dibine. Un eler, bir hamur yoğurur, ekmek edecek. Ama, sacayağını ters kapar, sacı ters çevirir … Böyle böyle uğraşıp durur. Kız yukarıdan: “A nine, ne yapıyorsun? O öyle olmaz,” diye seslenir. Kocakarı da: “A kızım, ihtiyarlık, ne edeyim … Gelsen de yardım ediversen ya,” der. Kız iner. Güzelce bir ekmek pişirir. O işinde iken, kocakarı kızı kendine bağlar. Kız ekmeği bitirir, kavağa çıkacak, kocakarıya bağlı olduğundan bir türlü gidemez. Şehzade de bunu oradan aldığı gibi evine götürür. Geyik kardeş de beraberlerinde … Artık, kırk gün kırk gece düğün demek, Bey oğlu kızı alır, otururlar. Bir zaman böyle geçer. Geyik de bahçede otlar, gezer, ablasıyla konuşur, eğlenirmiş… Kızın yakında bir çocuğu olacakmış… Bir gün arap halayığına: “Peştamalımı, nalınlarımı getir, suya gireceğim,” der. Sarayın önü göl imiş. Kız gümüş tutasım sarınır, altın nalınlarını ayağına geçirir. Yıkanmaya suya girer. Yıkanırken, arap halayık onu suyun derin yerine kakalayıverir. (Bey oğlu da o sırada harpte imiş) Kızın esvaplarını giyer, tacını başına koyar, sultan olur oturur. Bey oğlu gelir, bakar ki ak pak karısının yerinde kara kuru bir halayık eskisi… Şaşırır, kalır. “Neden böyle karardın?” der. Halayık: “Nasıl kararmayayım? … Her gün kızgın günün altında yollarını bekledim,” diye cevap verir. Şehzade de inanır. Gel zaman git zaman halayık gebe olur, aş yermeye başlar. Bir gün: “Pek canım çekiyor. Bu geyiğin etini yiyeceğim,” diye tutturur. Bey oğlu: “Nasıl olur, hanım? O senin kardeşin değil mi? Hiç kardeş eti yenir mi?” derse de söz anlatamaz. Nihayet geyiği kesecekler … Kırk bir bıçak biliyor kasaplar … Bu sırada geyik de gölün kıyısına gelir, ablasına seslenir: (Meğer ablasını, halayık suya kakınca bir balık yutmuş … )

“Bacı, bacı can bacı,

Kolunca mercan bacı.

Kırk bir bıçak bilendi.

Gırtlağıma dayandı.

Arap kızı etime aş yeriyor,

Çıkıver kardeş, çıkıver.”

Kız da balığın karnından cevap verir:

“Kardeş kardeş can kardeş

Alnı sakar ceylan kardeş.

Altın nalın ayağımda

Gümüş futa önümde,

Sultanım kucağımda

Kendim balık karnında

Çıkamam kardeş, çıkamam.”

Oralarda bulunanlar gelip Bey oğluna derler ki: “Bu geyik suda birisiyle konuşuyor. Gizlice dinleyin.” Bey oğlu merak eder. Kalkar, gelir göl kıyısına. Geyik de dönmüş dolanmış, gene gelmiş su başına. Bey oğlu kulak verir, Geyik:

“Bacı, bacı can bacı,

Kolunda mercan bacı.

Kırk bir bıçak bilendi.

Gırtlağıma dayandı.

Arap kızı etime aş yeriyor,

Çıkıver kardeş, çıkıver.” der. Suyun içinden bir ses cevap verir:

“Kardeş kardeş can kardeş

Alnı sakar ceylan kardeş.

Altın nalın ayağımda

Gümüş futa önümde,

Sultanım kucağımda

Kendim balık karnında

Çıkamam kardeş, çıkamam.”

Bey oğlu o zaman meseleyi anlar. Balıkçılara, ne kadar balık varsa gölün içinde hepsini tutun, diye emir verir. Sudaki bütün balıkları yakalarlar, en sonunda ağlardan bir kocaman balık çıkar. Karnını yararlar; kucağında şehzadesiyle hanım çıkar. Başından geçenleri bir bir Bey oğluna anlatır. O zaman Beyoğlu arap kızına: “Kırk katır mı istersin, kırk satır mı?” diye sorar. O da: “Kırk satır düşman boynuna, kırk katır verin; biner anamın evine giderim,” der. Arap kızını kırk katırın kuyruğuna bağlarlar, her bir parçası bir dağın başında kalır. Onlar da muratlarına ererler.


 

TÜRK MASALLARINDA AİLE YAPISI (“BACI BACI CAN BACI” MASALI ESASINDA)

Yüksek Lisans Tezi

Burcu Sarıkaya

Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı

Halk Bilimi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Alaeddin MEHMEDOĞLU

Nisan 2004

Muzip Masal Cini

Masallar üzerine ve masallara dair her şeyi heybesine doldurmuş bir masalcıdır Muzip Masal Cini. Bu bakımdan kendi masallarını ve Ribelyus adlı masal evreninde yaşananları naklederken başka hikayelere de misafir olur. Uzun lafın kısası masalların anlatılmayıp unutulmaya yüz tuttuğu bu yüzyılda yeniden masal anlatabilmek adına beyhude mücadeleye girmiş bir hayal kahramanıdır. Aynı zamanda anlatıla anlatıla günümüze kadar yolculuğuna devam eden masalların toplanması, derlenmesi ve arşivlenmesi gibi çalışmaları kendine görev addetmiştir. Muzip Masal Cini hem masal yazmak hem de unutulmaya yüz tutmuş masalları kayıt altına alıp arşivlemek üzerine hayat bulmuş bir hayali kahramanın gerçek dünya ile masalsı mücadelesidir.

Henüz Yorum Yapılmamış

Yorum Yapın

Eposta adresiniz yayınlanmayacak.