BOK BÖCEĞİ
Bir varmış, bir yokmuş… Bir bok böceği varmış. Bir gün bu bok böceği kendi kendine:
“Şu fani dünyada tek başıma yaşamaktan usandım. Varayım bir kocacık arıyayım kendime.” demiş.
Giderken giderken bir kediye rast gelmiş.
Kedi demiş ki:
“Nereye gidiyorsun, Bok böceği?”
“Benim adım Bok böceği mi?”
“A, neymiş ya senin adın?”
“Bürümcekli Bürce kadın, Tirincekli Tirce kadın, nereye gidiyorsun Mercan kadın? Diye soracaktın.”
“He, bilemedik … Bürümcekli Bürce kadın, Tirincekli Tirce kadın, nereye gidiyorsun Mercan kadın?”
“Kocacık aramağa.”
“Bana varsana.”
“Senin kuyruğun uzun, beni döversin.”
“Haydi uğurlar olsun.”
Kedi ayrılmış gitmiş. Bok böceği de yoluna devam etmiş. Giderken giderken bir Kirpiye rast gelmiş. Kirpi:
“Nereye gidiyorsun, Bok böceği?” demiş.
Bok böceği gene kızmış:
“Benim adım Bok böceği mi?”
“E, ne senin adın?”
“Benim adım Bürümcekli Bürce kadın Tirincekli Tirce kadın, Mercan kadın.”
“He, bilemedik … Bürümcekli Bürce kadın, Tirincekli Tirce kadın, nereye gidiyorsun Mercan kadın?”
“Kocacık aramağa.”
“Bana varsana.”
“Senin dikenlerin var, sarıldıkça batar bana. Sana varmam.”
“Haydi uğurlar olsun öyleyse. Allah hayırlı kısmet versin.”
Bokböceği gene yolu tutmuş giderken bir sıçana rasgelmiş. Sıçan:
“Nereye gidiyorsun, Bokböceği?” demiş.
“Benim adım Bokböceği mi?”
“Ne ya?”
“Bürümcekli Bürce kadın, Tirincekli Tirce kadın, Mercan kadın.”
“Bilemedik … Bürümcekli Bürce kadın, Tirincekli Tirce kadın, nereye gidiyorsun Mercan kadın?”
“Kendime bir kocacık aramağa.”
“Bana varsana.”
“Senin kuyruğun uzun, beni döversin.”
“Hiç hanımlar dövülür mü? Dövmem seni. Hem de yakında Beyoğlu’nun düğünü olacak. Pirinç pilavları, tatlılar getiririm sana.”
“Haydi varayım bari.” der Bokböceği. Sıçan hemen gider. İmamı, muhtarı bulur. Bir nikah kıyarlar. Bunlar artık ikisi bir arada geçinip giderlermiş …
Birgün Beyoğlu’nun da davulları çalınmaya başlamış. Sıçan kalkmış:
«Hanım, demiş, gideyim de sana pirinç. pilavı, baklava getireyim.»
«Sen oradayken ben de bir kaynara gideyim.» demiş Bokböceği. Ceviz kabuğundan teknesi, fındık kabuğundan susağı varmış; onları da almış, giderken, Kadınlar Atlamacı’ndan düşmüş aşağı. Ceviz kabuğundan teknesi kapanmış üstüne. Koca köprü üstünden de bir kır atlı geliyormuş Beyoğlu’nun düğününe. Atının kulağına Kadınlar-Atlamacı’ndan bir ses gelirmiş. Kır atlı dikilmiş de dinlemiş bunu, ne diyor diye:
«Hey kır atlı, kır atlı. Götü davlumbaz atlı. Dar dar düğün evine varasın, Saçı uzuncam suya düşmüş diyesin.»
Kır atlı gelmiş düğün evine :
«Yahu arkadaşlar, demiş, Kadınlar-Atlamacı’ndan bir ses geliyordu:
«Hey kır atlı, kır atlı. Götü davlumbaz atlı. Dar dar düğün evine varasın, Saçı uzuncam suya düşmüş diyesin.»
Sıçan duyuvermiş kır atlının sözlerini.
«Bizim hanımdır o.» demiş de hemen yola döşenmiş
…
Gelmiş sıçan, bir de baksa ki Bok böceği ceviz kabuğundan teknenin altında debelenip
duruyor.
«Ver elini çekelek.» diyor. Bok böceği:
«Ben sana üç gün oldu küselek.» diyor.
Sıçan, gene :
«Ver elini çekelek. Ver elini çekelek.» diye
Bokböceğini çekip çıkarmak istiyor, her defasında Bok böceği :
«Üç gün oldu ben sana küselek. Ben sana küselek” diye karşılık veriyor. Sıçan da :
«Canın isterse. Ben de giderim düğün evine kendi karnımı doyurmaya bakarım.» diyor,
Bok böceğini çiğneyip geçiyor. Beyoğlu’nun düğününe dönüyor, yiyip içip keyif çatıyor.
Pertev Naili Boratav
Az Gittik Uz Gittik.
Bilgi Yayınevi-1969