ÜÇ ARKADAŞ (Tokat Masalı)
Çölde yaşayan üç tane arkadaş, demişler bugün de şöyle bir sahraya çıkalım bi yerde çayırlık çimenlik yer varmış orayı gezelim demişler. Orayı gezerken koşarak bunların yanlarına bir şahıs gelmiş, demiş ki;
-Devemi gördünüz mü? Ben devemi kaybettim!
Onlardan biri demiş ki;
“Devenin bir gözü kör müydü? Demiş.
– Evet demiş.
Diğeri de demiş ki; “devenin bi kuyruğu kesik miydi?” Demiş.
– Evet demiş.
Birisi de demiş ki; “devenin ayağı topal mıydı bir de kaçkın mıydı?”, demiş “sağ ayağı topal mıydı? demiş mesela.
“Evet”, demiş “o zaman devemi siz aldınız” demiş.
Bunu orada bulunan bir papaz varmış, papaz oranın hem de hâkimiymiş, kadısı yani eskiye göre adalet dağıtan kimsesi. Onun yanına götürmüş bunları, neyse papaz bunları –yani götürdükleri adam papazmış- papaz bunları oturtturmuş, demişler “siz oturun size bi ikram falan edeyim, sonra sizin davanıza bakacağım. Çoban başını çağırmış “bunlara biz guzu kesin kızartın, yesinler” demiş. Şarapçı başını çağırmış ondan sonra “bunlara demiş şarap getirin, sofrada şarap bulunsun” demiş. Tamam demişler bunlar da getirmişler, oturmuşlar, yemişler. Fakat papaz böyle oturdukları misafirlerin oturdukları odanın bi ufak penceresi varmış, dışarıya açılan, dışarıda, öbür odadan bunları dinlerimiş. Ondan sonra dinlerken bunlar sofraya oturunca adamın biri demiş ki;
-Bu guzu çok iyi bi guzuymuş, fakat id südüylen beslenmiş, demiş.
Diğeri de demiş ki;
-Bu üzümü, şarabı yapan çok iyi bi ustaymış, şarap güzelmiş ama bu üzüm mezarlıkta yetişmiş.
Diğeri de demiş ki;
-Bu, demiş, papazın, demiş, annesi bunu esas kocasından almamış, demiş. Bu başka bi babadan olma, demiş.
Papaz da bunları duymuş, hemen çoban başını çağırmış demiş ki; “bu guzu hangi goyunun guzusu?”
-Efendim, demiş, işte o gara goyunun guzusu, fakat bunun anası doğarken öldüydü biz bunu id südüynen besledik, demiş.
(Papaz) -Haa doğruymuş, demiş. Sonra hemen şarapçı başını çağırmış, şarapçı başına demiş ki; “bu şarap hangi bağın üzümü?”
-Efendim, demiş, mevsim artık sona geldi, demiş, yeni üzümler çıkıyor, şarabımız da galmadıydı bu filan gabristanlıkdaki yetişen üzümlerden yaptıydık, demiş. Bunu ayırdıydık, demiş, ondan sonra başka da şarabımız kalmadı, bu onun şarabı, demiş.
(Papaz) O zaman anlamış ki o şarap gerçekten de gabristanlıkta yetişmiş, mezarlıkta yetişmiş. Sonra hemen annesinin yanına koşmuş, annesini sıkıştıra sıkıştıra annesi demiş ki; “oğlum babanın çocuğu olmuyodu işte seni filan bey geldiydi bize misafir, ben onuynan yattım sen onun çocuğusun” demiş. Anlamış sonra, gelmiş adam şeye onların yanına tekrar o üç arkadaşın ve o davacının, demiş, sormuş;
-Siz, demiş, nasıl bildiniz peki bunun şeyini, devesinin kör olduğunu ve sağ ayağının topal olduğunu?
– Efendim, demiş, biz giderken otlara baktık, demiş. Sol tarafta çok güzel otlar var, fakat bu o otları görmemiş sağ tarafta kötü kötü otları gopartmış, demiş. Ayağı da o sağ ayağını da basmamış pek diğer ayaklarının izi çıkıyor, demiş, sağ ön ayağının izi çıkmıyor, demiş. Ondan anladık ki sağ ayağı topal bide sol gözü kör. -Bi de gaçkın demişler idi. Onu belki unuttum.- Devesi gaçkın yani böyle ürkek bir yerden almış hemen orda hâlbuki bol ot var oturup yemesi lazım bırakmış, kaçmış başka yerden bi lokma daha gopartmış. Öyle ayırdım, demiş.
-Peki demiş, sen Guyruğunun kesik olduğunu nirden biliyon?, demiş.
O da demiş ki;
-Deve, demiş, pisleyince kuyruğuyla pisliğini dağıtır, bu dağıtmamış, demiş. Onun için anladık ki kuyruğu kesik demiş. Ondan sonra işte gözünün kör olduğunu, efendime söyleyim, ayağının topal olduğunu bu izlerden anlayarak söylemişler.
O zaman papaz demiş ki; “senin deveni bunlar görmüş izlere göre doğru söylüyorlar fakat senin deven bunlarda değil deven oralardadır git, ara”, demiş. Adamı göndermiş. Sonra bunlara sormuş; “bu şarabın gabristanlıkta yetiştiğini nasıl anladınız?”, demiş. onlarda demişler ki; “şarap içtikçe insana zevk verir, bu şarabı içtikçe insana hüzün verdi, gam verdi”, demiş. Onun için anladık ki bu şarap gabristanlıkta, mezarlıkta yetişmiş.
Diğerine de sormuş; “sen, demiş, nasıl anladın bunun id südüyle beslendiğini?
-Efendim, demiş. Goyunun yağı dışında olur idin yağı içinde olur, fakat bu goyunun yağı içindeydi. Anladık ki bu guzu id südüynen beslenmiş, demiş.
– Peki, benim pic olduğumu nerden anladınız, demiş.
– Efendim, demiş, asil insanlar, sofra sahibi insanlar, dürüst insanlar gelir böyle yani salim insanlar, halis anadan babadan doğma insanlar, oturur misafiriyle beraber, misafirden önce hemen başlar ki misafirim de başlasın diye yemeği öyle yerler, demiş. Ama sen demiş yemeğe gelmedin, demiş. Biz anladık ki demiş, baban başkasıymış, demiş.
Tamam, demiş o da doğru söylüyonuz, demiş. İlminize teşekkür ederim, demiş. Herkes ayrılmışlar, gitmişler.
Derleyen: Emine Varışoğlu
Kaynak kişi: Nurettin Varışoğlu, (D:1947)
Tarih: 2017’de
Yer: Tokat
Kaynak Kişinin Kaynağı: Çok eskiden bir arkadaşı anlatmış.
Not: Bu masalı beslenme üzerine hazırlayacağım ödev için hazırlık yaparken babamdan derlemiştim. Babam ödevim için sofra adabını anlatırken aklına bu masal gelmiş ve anlatmıştı.